İSLAMDA İBADETLER

Namaz

NAMAZ : Farsça’da “tâzim için eğilmek, kulluk, ibadet” anlamına gelen namâz, sözlükte “dua etmek, ibadet etmek, bağışlanma dilemek,yalvarmak” mânalarındaki Arapça salât kelimesinin (çoğulu salavât) karşılığı olarak Türkçe’ye geçmiştir. Terim olarak salât tekbirle başlayıp selâmla son bulan, belirli hareket ve sözlerden oluşan bedenî ibadeti ifade eder. Namaz ibadetindeki rükünlerin aynı zamanda fiilî ve sözlü bir dua niteliğinde olması salât kelimesinin terim ve sözlük anlamları arasındaki ilişkiyi teyit etmektedir. Salât kelimesiyle aynı kökten türeyen musallî “namaz kılan kişi” ve musallâ “namaz kılınan yer” anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de namazı ifade etmek üzere zikr kelimesinin yanı sıra (meselâ bk. el-Ankebût 29/45; el-Cum‘a 62/9) tesbîh kelimesinin türevleri de kullanılmıştır (er-Rûm 30/17). Diğer taraftan İslâmî literatürde, İslâm’ın beş rüknünden biri olan ve bu dinin müntesiplerinin en önemli ortak paydalarından birini teşkil eden namaz ibadeti esas alınarak bazı inanç meselelerinde farklı yorumları benimseyen değişik mezheplere bağlı müslümanları ifade etmek üzere “ehlü’ssalât” (ehl-i salât: namaz ehli) tabirinin kullanıldığı görülmektedir. Salât kelimesi ve türevleri Kur’an’da sözlük (meselâ bk. et-Tevbe 9/103) ve terim (meselâ bk. el-Bakara 2/43, 238; Hûd 11/114) anlamında doksan dokuz yerde geçer (M. F. Abdülbâkı, el-Mu£cem, “slv” md.). Ahzâb sûresinin 56.âyetinde müminlere yöneltilen Hz. Peygamber’e salât etme buyruğu, ona olan saygı ve bağlılığı gösterme amacıyla okunan dua ile ilgili olup bunun şeklini bizzat Resûl-i Ekrem ashabına öğretmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 33/10). Hadislerde de salât kelimesinin sözlük ve terim anlamlarında sıkça kullanıldığı görülür (Wensinck, el-Mu£-cem, “slv” md.).
NAMAZIN FARZLARI

Namazın farzları 12 tanedir. Bunların 6 tanesi namazın dışında, 6 tanesi namazın içindedir. Dışındaki farzlara namazın şartları denir. Namazın içindeki farzlara namazın rükünleri denir.

Namazın Şartları:

1- Hadesten tahâret

2- Necâsetten tahâret

3- Setr-i avret

4- İstikbâl-i kıble

5- Vakit

6- Niyet

Namazın Rükünleri:

1- İftitah tekbiri

2- Kıyam

3- Kıraat

4- Rükû

5- Secde

6- Ka`de-i ahîre
NAMAZIN TARİHÇESİ: Kur’ân-ı Kerîm’den hemen bütün ilâhî dinlerde namaz ibadetinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Âdem, Nûh ve İbrâhim’den sonra namazı terkeden nesillerin geleceği (Meryem 19/59), Hz. Zekeriyyâ’nın namaz kıldığı (Âl-i İmrân 3/39), Hz. Îsâ’nın beşikteki mûcizevî konuşmasında namaz vecîbesine atıfta bulunduğu (Meryem 19/31), Hz. İbrâhim’in yanı sıra Lût, İshak ve Ya‘kub’a namaz emrinin vahyedildiği (el-Enbiyâ 21/73), Hz. İsmâil’in halkına / ailesine namazı emrettiği (Meryem 19/55), Hz. Lokmân’ın oğluna namazı hakkıyla kılmasını öğütlediği (Lokmân 31/17), Hz. İbrâhim’in namazı yalnız Allah rızâsı için kıldığını söylediği (el-En‘âm 6/162), kendisini ve neslini namazı dosdoğru kılan kullarından eylemesi için dua ettiği (İbrâhîm 14/40), Hz. Mûsâ’ya Allah’ı anmak üzere namaz kılmasının emredildiği (Tâhâ 20/14) ifade edilmekte, Allah’ın İsrâiloğulları’ndan yerine getirme sözü aldığı görevler arasında namazın da yer aldığı görülmektedir (el-Bakara 2/83; el-Mâide 5/12). Yine Ashâb-ı Kehf kıssası anlatılırken mescid kelimesinin zikredilmesinden (el-Kehf 18/21) o dönemde namaz ibadetinin var olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.
Hadis ve tarih eserlerinden, İslâm öncesi Hicaz-Arap toplumunda Hz. İbrâhim’in tebliğ ettiği tevhid dininin etkilerinin ve bazı ibadet türlerinin şekil ve mahiyet değiştirerek de olsa devam ettiği, Ebû Zer el-Gıfârî ve Zeyd b. Amr b. Nüfeyl gibi bu dine tâbi olup Hanîf diye isimlendirilen kimselerin Kâbe’ye yönelerek namaz kıldıkları anlaşılmakta (Müslim, “Feçâ,ilü’ssahâbe”, 132; Cevâd Ali, VI, 473-475),buna karşılık Câhiliye Arapları arasında muayyen bir namaz şeklinin bulunduğu bilinmemektedir. “Onların (müşrikler) salâtı ıslık çalmak ve alkışlamaktan ibarettir” meâlindeki âyette geçen (el-Enfâl 8/35) “salât” kelimesi, daha çok müşriklerin Müslümanların Kâbe’deki ibadetlerine karşı ibadet görüntüsü verdikleri bir engelleme hareketi olarak yorumlanmıştır.
İbn Abbas’ın bir açıklamasına dayandırılan bir yoruma göre ise Kureyş kabilesinin ıslık çalıp el çırparak Kâbe’yi tavaf etme şeklinde bir ibadetleri vardı (Taberî, XIII, 521 vd.). 
Kaynaklarda, İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren namaz ibadetinin mevcut olduğu ve beş vakit namaz farz kılınmadan önce sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakit namaz kılındığı belirtilmektedir. Kur’an’daki bazı âyetlerin (Tâhâ 20/130; el-Mü’min 40/55) bu iki vakit namaza işaret ettiği görüşünde olanlar da vardır (Tecrid
Tercemesi, II, 279; Şevkânî, IV, 497). Vahyin başlangıç döneminde bazı kaynaklara göre Müddessir sûresinin 1-3. âyetleri nâzil olunca- Cebrâil, Hz. Peygamber’i Mekke’nin yakınlarındaki bir vadiye götürmüş, orada fışkıran su ile önce kendisi, sonra Resûl-i Ekrem abdest almış, ardından Resûlullah’a namaz kıldırmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber sevinçli bir şekilde eve gelmiş, Hz. Hatice’nin elinden tutarak oraya götürmüş ve aynı şekilde onunla birlikte abdest alıp iki rek‘at namaz kılmışlardır (İbn Hişâm, I, 243-245). Üç yıl kadar süren gizli davet ve daha sonraki açık davet döneminde Resûl-i Ekrem evinde, ıssız dağ eteklerinde, öğle tenhalığı sırasında Harem’de namaz kılmıştır. Zaman zaman Hz. Ali’yi de yanına alarak Mekke dışındaki vadilerde akşam namazını kıldığı ve hava karardıktan sonra döndüğü nakledilir. İlk müslümanlar da Mekke içinde gizli yer bulamadıklarında şehir dışına çıkıp ıssız yerlerde ve zaman zaman mescid haline getirdikleri Erkam adlı sahâbînin evindenamaz kılmışlardır. Bazı rivayetlere göre, “Namazda yüksek sesle okuma!” meâlindeki âyet (el-İsrâ 17/110) gizli namaz dönemiyle ilgili olup Hz. Peygamber’in ashabıyla namaz kılarken âyetleri yüksek sesle okuduğu için müşriklerin Kur’an’a hakaret etmeleri üzerine inmiş, Resûl-i Ekrem’in sesini alçaltması, fakat yanında bulunanların duyamayacağı kadar da gizli okumaması istenmiştir.Bu iki vakit namazın dışında Müzzemmil sûresinin ilk âyetleriyle gece namazına kalkılması ve bunun belli bir vakit içinde eda edilmesi emredilmişken aynı sûrenin 20. âyetinde, Allah Teâlâ’nın bu hususta yaşanan zorluğu bildiği ve müminleri bağışladığı haber verilmiştir.
Bu âyetin Medine’de indiği rivayet edildiği gibi âyetten çıkan sonuç hakkında farklı yorumlar da vardır (bk. TEHECCÜD). İslâmiyet’te bugün bilinen şekliyle beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi‘râc gecesinde farz kılınmıştır (Buhârî,“Bed,ü’l-palk”, 6; Müslim, “Îmân”,259; Tirmizî, “Salât”, 213). Hadis mecmualarında yer alan bilgilerden namazların önce ikişer rek‘at olarak farz kılındığı, hicretten kısa bir süre sonra öğle, ikindi ve yatsı namazlarının farzlarının dörder rek‘ata çıkarıldığı anlaşılmaktadır (Buhârî, “Salât”, 1; Müslim, “Salâtü’l-müsafirîn”, 1, 3; geniş bilgi için bk. Bedreddin el-Aynî, III, 287).

NAMAZIN VACİPLERİ:
1. Fâtihayı okumak.

2. Farzların ilk iki rekatında, sünnetlerin her rekatında Fâtiha`ya en kısalarından üç âyet, ya da en kısa üç âyet kadar bir uzun âyet eklemek.

3. Fâtiha`yı bu ekledigi âyetlerden önce okumak.

4. Namazın diğer rukünlerinde de sırayı gözetmek.

5. "Ta`dili erkânı" yerine getirmek.

6. İkiden çok rekatlı namazların birinci oturuşu.

7. Her iki oturuşta da "tahiyyât" okumak.

8. "es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah" diyerek selâm vermek.

9. Vitir namazında "kunut" duâsını okumak.

10. Bayram namazlarında ilâve tekbirleri söylemek.

11. Namazdan kendi fiili ile çıkmak.

12. Imamın açık okunacak yerde açık, gizli okunacak yerde de gizli okuması.

13. Namazda nelerin farz; nelerin vacip olduğunu bilmek.

Hanefilere göre, fârz ve vâcip birbirinden farklı anlam taşır. Vâcip Allah ve Rasûlünün yükümlü Müslümandan yapılmasını bağlayıcı bir şekilde istediği, fakat hakkındaki bu bağlayıcılığın zannî delil ile sabit olduğu fiildir.

Buna göre vâcibin kesinliği, farzın kesinliğinden daha azdır.

Bu yüzden şer'î bir işte farz terk edilirse bu iş bâtıl olur. Meselâ Arafa'ta vakfe yapmayan kimsenin haccı batıl olur. Çünkü vakfe farzdır. Fakat bir kimse Safâ ile Merve arasında sa'yi terk etse, haccı bâtıl olmaz. Bunu kurban kesme cezası yoluyla tamamlaması mümkündür.

Yine namazda Kur'ân okunmasının tamamen terki namazı geçersiz kılar. Çünkü namazda Kur'ân'dan bir parça okunması gereği kesin delille sabittir. Âyette şöyle buyurulur: "O halde Kur'ân'dan kolayınıza geleni okuyun"(Müzemmil, 73/20). Fakat Fatiha Sûresinin okunmamış olması tek başına namazı bozan bir sebep değildir. Bu sûre okunmamış olursa, namaz mekruh olmakla birlikte yine geçerlidir.

Hata ile bir vacibi terk eden veya unutan kimse, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

Namazın vâciplerinden birini, meselâ Fâtiha sûresini okumayı kasten yani bilerek ve isteyerek terketmek tahrîmen mekruhtur. Bir vâcibin kasden terkedilmesi sebebiyle tahrîmen mekruh olan bu namaz esas itibariyle sahih yani geçerli olup kişiden namaz borcunu düşürür ise de iade edilmesi yani yeniden kılınması vâciptir.

"Ta`dil-i erkân"; namaz kılarken rukû`a gidişte, rukû`dan kalkista, secdeye gidişte, secdeden kalkışta ve tekrar secdeye gidişte organlar yerlesecek şekilde hareket etmek ve mesela, daha tam doğrulmadan öbür harekete geçmemektir.

Yanılma secdesi (secde-i sehiv) son oturuşta sadece "tahiyyat"ı okuduktan sonra, sağa sola selâm verip, iki secde daha yaparak "tahiyyat" ı tekrar okuyup, "salli", "barik" duâlarını da okuduktan sonra tekrar selâm vermekle yapılır. Genel kural olarak:

"Farzların geciktirilmesi, vaciplerin ise hem geciktirilmesi hem de terkedilmesi yanılma secdesini gerektirir." Bu yüzden farzların da vaciplerin de iyi bilinmesi gerekir.

Örnek olarak: Namazda ayakta durmak farzdır. Birinci oturuşta, tahiyyatı okuyup kalkmak gerekirken, "salli" ve "barik" duâlarından unutarak en az üç kelime ya da daha fazla okuyan, ayakta durma farzını geciktirmiş olur, bu yüzden namazın sonunda "yanılma secdesi" yapması gerekir.
 

Namazın sünnetleri

Sual: Namazın sünnetleri nelerdir?
CEVAP
Şunlardır:
1- Namazda tekbir alırken elleri kulağa kaldırmak. Kadın omuz hizasına kadar kaldırır.

2-
 El ayasını kıbleye çevirmek.

3-
 Tekbir aldıktan sonra, elleri bağlamak.

4-
 Sağ eli, sol elinin üzerine koymak. Erkek göbek altına, kadın göğsünün üstüne koyar.

5-
 Fatihadan önce Besmele okumak. Fatihadan sonra yavaşça âmindemek.

6-
 İftitah tekbirinden sonra, Sübhaneke okumak.

7-
 Sübhanekeden sonra euzü besmele çekmek.

8-
 Kıyamda topukları birbirinden dört parmak kadar açık tutmak, rükuda, kavmede ve secdede bitişik tutmak.

9-
 Rükuda üç kere Sübhane rabbiyel-azim demek.

10-
 Secdede üç kere Sübhane rabbiyel-a’lâ demek.

11-
 Son oturuşta salli barikleri okumak.

12-
 Namazı bitirip selam verirken başını sağına ve soluna çevirmek.

13-
 İmamın, birinci rekatta ikinci rekatta okuyacağının iki misli uzun okuması.

14-
 Rükuda ayakları bitiştirmek.

15-
 Rükuda bel ile başı bir hizada tutmak.

16-
 Rükuda, elleri, parmakları açık olarak, diz kapakları üzerine bağlamak.

17-
 Rükudan kalkarken Semiallahü limen hamideh demek.

18-
 Rükudan kalkınca Rabbena lekel-hamd demek.

19-
 Secdede erkekler dizlerini yere koyup, uyluklarını karnından ayırmak ve kadınlar uyluklarını karnına yapıştırmak. Secdede dirseklerini kaldırıp yüksek tutmak. Bu erkek içindir. Kadın kollarını yere serer. Secdede kolları ve ayakları karnından ayrı tutmak. [Erkekler için]

20-
 Secdede, el parmaklarını bitiştirmek ve ayak parmaklarını bükerek uçlarını kıbleye çevirmek.

21-
 İki secde arasında oturmak.

22-
 Secdede ellerini ve ayak parmaklarını kıbleye çevirmek.

23-
 Secdede, ellerini kulaklarının hizasında tutmak.

24- 
Rüku ve secdelere inerken ve secdelerden kalkarken Allahü ekber demek.

25-
 Erkekler, sağ ayağını dikip, sol ayağının üzerine oturmak.

26-
 Tehıyyatta, elleri dizlerinin ucuna beraber tutup, parmaklarını kendi hâline bırakıp kıbleye karşı biraz bükülmüş şekilde tutmak.

27-
 Dört rekat olan farzların son iki rekatlarında yalnız Fatiha okumak.

28-
 Ezan ve ikamet okumak. [Erkekler için]

Başparmak
Sual:
 Secdede parmakları birleştirirken, başparmağı da birleştirmek gerekir mi?
CEVAP
Evet.

Besmelenin hükmü
Sual: Namaz kılarken, Fâtiha’dan önce Besmele çekmenin hükmü nedir?
CEVAP
Her rekâtta, Fâtiha’dan önce Bismillahirrahmânirrahîm diyerek Besmele çekmek, Hanefî ve Hanbelî’de sünnet, Mâlikî’de mekruh, Şâfiî’de ise farzdır. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea) Şafiî’de, Besmele Fâtiha’dan bir âyettir. Namazda Fâtiha okumak gibi farzdır.

Bir mezhebi bir hususta taklit eden, kendi mezhebinin bütün hususlarına uymakla beraber, taklit ettiği mezhebin sadece farzlarına uyar, müfsitlerinden kaçar. Sünnet ve mekruhlarda, kendi mezhebine uyar. Bunun için, namazda Malikî’yi taklit eden Hanefî’nin, Besmele çekmesi, mekruh değil, sünnet olur. Şâfiî’yi taklit eden Hanefî’nin ise Besmele çekmesi farz olur.

Takkesiz namaz
Sual: Takkesiz namaz kılmak mekruhtur. Böyle mekruh kılınan namazı iade etmek vacib midir, yoksa sünnet midir?
CEVAP
Vacib değil, sünnettir.

Secdede parmakları kapatmak
Sual: Biri, (Secdede parmakları kapatmak küfürdür, çünkü müşrikler parmakları arasına put koyarlarmış) dedi. Şâfiî biri de, (Münafık müşrikler, namaz kılarken putları koltuklarının altına alırlarmış, ara [intikal] tekbirleri için ellerini kaldırınca putlar yere düşermiş. Bunun için ara tekbiri alırken elleri omuza kaldırmamak küfür olur) dedi. Bildirilen iki husus küfür müdür?
CEVAP
Hayır, ikisi de küfür değildir. Secdede parmakları bitiştirmek sünnettir. Parmaklar açık olursa günah olmaz. İntikal tekbirleri denilen ara tekbirlerde elleri kaldırmak, Şâfiî’de farz değildir, sünnettir, ancak secde-i sehvi gerektiren sünnetlerden de değildir. Yani unutularak yapılmazsa bir şey gerekmez. Hanefî'de intikal tekbirlerinde elleri kaldırmak mekruhtur.

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol